“Tulpar’ın Çığlığı”: Sanal Dünyanın Ötesinde İnsanlığın Varoluşsal Sorgulaması Oğuzhan Öcal
Oğuzhan Öcal’ın “Tulpar’ın Çığlığı” adlı romanı, sanal dünyanın ötesinde insanlığın varoluşsal sorgulamasını ele alıyor. Roman, okuyucuyu “Ya biz de bir simülasyonun içindeysek?” sorusuyla karşı karşıya bırakarak, gerçeklik algımızı sorgulamamıza neden oluyor.
4520 yılında, insanlar cam fanusların içinde, yapay ışıklarla aydınlatılmış sahte cennetlerde yaşıyorlar. Bu yapay cennetler, dışarıdan bakıldığında mükemmel gibi görünse de, aslında insan ruhunun çöküşünü simgeliyor.
İnsanlar, gerçek duygulardan, gerçek ilişkilerden ve gerçek deneyimlerden uzaklaşarak, sanal bir dünyada yaşamaya mahkûm edilmişlerdir.
Roman, okuyucuya “Gerçeklik nedir?” sorusunu sordurarak, insanlığın varoluşsal sorgulamasını derinleştiriyor. Gerçeklik, sadece fiziksel dünyayla sınırlı mıdır, yoksa duygusal ve ruhsal deneyimleri de içerir mi? Roman, bu soruları okuyucunun zihninde canlı tutarak, gerçeklik algımızı sorgulamamıza neden oluyor.
Oğuzhan Öcal, romanında sanal dünyanın ötesinde insanlığın gerçekliğe olan özlemini bir direniş sembolü olarak sunuyor. İnsanlar, yapay cennetlerin sahte mutluluğuna karşı çıkarak, gerçek duyguları, gerçek ilişkileri ve gerçek deneyimleri aramaya başlıyorlar. Bu arayış, insanlığın özgürlüğe ve gerçekliğe olan özlemini simgeliyor.