ANADOLU RUHUYLA YAŞAYAN, ÇOCUKLARIN YÜREĞİNE DOKUNAN YAZAR
“Ne kadar çok yaşarsan o kadar çok yazarsın” dense de bence “yaşadıklarına bir anlam katabiliyor, başkalarının yaşadıklarını gözlemleyebiliyor, anlayabiliyor ve tüm bunları anlaşılabilir bir dille kağıda dökebiliyorsan yazarsın” dır.
Muhteşem, şahane ya da acılı, dramatik bir yaşamım olmadı aslında, her insan gibi iniş -çıkışlarla, acı-sevinçlerle dolu hayatım. Yaşadığımın farkına vardığım ilk andan itibaren yazmam gerekir, bir gün bunları gelecekte okuyacaklar diye bir özgüvene de sahiptim yanı sıra…
02/10/1976 da başkentimiz Ankara’nın Altındağ ilçesinin Doğantepe semtinde doğdum. Bunu söyleme sebebim; büyük bir şehirde doğmama rağmen büyük bir şehirde gibi çocukluğumu yaşamadım. Aslen Nevşehirliyim. Gecekondu denilen kavramla burada tanıştım, köyden ekmek için göçen, çiftçiden işçiye dönüşen, tek katlı derme çatma elektriği, suyu olmayan ama kapının önünde mutlaka köyden kalma domates, biberin yetiştiği bahçesi olan, kuyulardan su taşınan, herkesin birbirini tanıdığı, köyden mahalle kavramına geçen, komşuluğun sıkı fıkı olduğu, tahta kapılarında kilit olmayan, sokaklarda doyasıya oynadığımız, toprakla bağımız kopmadığı için yazın köye, kışın şehirde okula giden, ne köylü ne de şehirli bir çocuktum.
Lise yıllarında büyük şehirde yaşamanın farkına vardım. Kütüphane, sinema, tiyatro, türkü ve arabesk dışında olan müziğin tadına vardım. Özümde toprak vardı hiçbir zaman kopamadım ama sanatın her dalı da kocaman dünya zannettiğim mahallenin sınırlarını kopardı ve beni uçsuz bucaksız yepyeni dünyalara taşıdı. Belki de bu yüzden topraktan çıkan her hikayem de uçsuz bucaksız insanlarım…
Mesleğim ne diye sorduklarında susuyorum, nedenini anlatayım: ilk önce babamın bir an önce para kazanırsın dediği “muhasebe” okudum. Tek muhasebenin bir anlam ifade etmediğini, bana çok kolay geldiğini fark edince “işletme” ye geçtim. O dönemde özel bir hastanede çalışmaya başlayınca hizmet sektöründe başarılıyım deyip, “hastane işletmeciliği ve sağlık yönetimi” bitirdim. Özel sektörde hizmet etmek kısıtlı gelince “çocuk gelişimi ve eğitimi” ne başladım. Gelecek çocuklarındı ve geleceği düzgün yetiştiremezsek bu dünyada var olmamızın sebebi neydi? Anne olmanın duygusuyla dünyaya bakışım değişti, ücretli öğretmenlik bana yepyeni dünyaların kapılarını açtı. Tanıştığım TEMA grubuyla dünyayı, AÇEV grubuyla anneleri, LÖSEV grubuyla farkındalığı korumanın farkına vardım ve bunu herkese anlattım. TRT Arı Stüdyoları’nda görme engelli çocuklara klasikleri gönüllü okuduktan sonra etkinlik olan bir okulda “merhaba” dememle “Küçük Prens merhaba” demeleriyle yaptığınız her güzel işin size nasıl döndüğünü gördüm.
Duygusal insan dünyanın yükünü taşır ya işte kanserle dansım da bu dönemde başladı. İki buçuk yıl bir o kazandı bir ben tam kaybedeceğimi düşündüğüm anda yazdıklarımı görünür kılmalıyım, dedim. Bir öğretmen arkadaşımın yardımıyla kızlarıma anlattığım hikayelerle girdim kitap dünyasına. Belki bu “dünyada ben de vardım” demenin değişik bir yoluydu, belki de kanseri nakavt etmem inancına sımsıkı sarılmamdı. Ben kazandım.
Eski bir muhasebeci, eski bir işletmeci, eski bir eğitimciydim. Yepyeni kitaplarım vardı. Çocuklara başka dünyaların kapılarını açmalıydım. Ankara’dan Bursa’ya taşınmıştım. Pandemi bitmek üzereydi, yeni bir bölüme başladım, Arkeoloji. Hayat devam ederken yeni kitaplarım çıkıyordu, insanlara anlatmak istiyordum, birçok gazete, dergi, televizyon kanalında kendimi, kitaplarımı anlattım. Kitaplarım dışında yüzlerce köşe yazım, hikayem yayınlandı farklı dergilerde, canlı yayınlarda çocukları, anne ve babaları konuştuk. Kitap fuarlarında imza günlerimin yanı sıra, seminerler düzenledim bildiklerimi anlatmak katılan herkese farklı bakış açılarını göstermek, dünyalarına, geleceklerine ışık tutmak için. Şimdi Açık Öğretim kolaylığı ile “Uluslararası İlişkiler” e başladım.
Bazen yarım asırlık çınar oldun, niye okuyorsun, niye yazıyorsun, dediklerinde düşünüyorum. Okuyacağım daha çok bilgi, geleceğe aktarabileceğim nice öykü var. Var olma sebebim yazmak diye düşünüyorum, okumak da beni mutlu eden bir eylem… Kainatın önünde bir toz zerresi kadar ömrümüz yokken neden mutlu olduğumuz şeyleri yaparak ölmüyoruz?
Güzel bir kitabın sayfalarını çevirirken, bir çocuğun yüreğine dokunurken, doğayı incitmeden, kuş cıvıltıları içinde bir kedinin mırlamasıyla gözlerimi kapatmak istiyorum.
Sevgi ve saygılarımla,
Yıldız Tek Gamlı
Kitaplarım:
1.Gökçe & Göksu serisi
Yavru Kedi
Paylaşmak Çok Güzel
Bir Pazar Günü
Gökçe Özgür Olmak İstiyor
Lunapark’ta Keyifli Bir Gün
Minik Saka Kuşu
Sabun Kokulu Masal
2.Kayıp Balerin
3.Cemil Han’ın Maceraları
4.Büyüklere Küçüklerden Masallar (mavikuş medya okuyucu ödülü)
5.Yüzyılın Masalları(antoloji)
Bir Kapadokya Masalı
6.Cumhuriyetin 100.yılında Atama (antoloji)
Sen Varsın (şiir )
7. Fısıldayan Kalemler Dergisi (köşe yazarı/ yayın koordinatörlüğü)
*online yayınlanmış yüz kadar öykü, makale, araştırma, gezi yazıs